4 Şubat 2010 Perşembe

öğrenmenin yaşı yok

Evin avlusundaki bankta uzanmış yere doğru bakıyordum..bir karınca gözüme ilişti..kocaman bir parça yemi almış gidiyor..epey bir yol aldı..bir yerden sonra başka bir karınca gelip bunun elindeki yemi aldı..ben bu *çok* aklımda hareket ettim..onca yol almıştı minik karınca..diğeri gelmiş kolay yoldan onun elinden lokmasını almıştı..bu olmamalı idi..kalkıp müdahale ettim..yemi alıp diğerine vermeye çalıştım..ama olmadı..hangisi idi bilmiyorum içlerinden biri öldü..sözde yardım etmiştim..ama yardımımı kim istemişti...yardımıma ihtiyaç yok iken benim yaptığım müdahale idi...yıllar önce yaşadığım bu olayı dün hatırladım niyeyse..ve dank eden yeni bir düşünce eklendi..belki de diğer karınca yardım amaçlı gelmişti..belki de aynı yuvaya gideceklerdi..
ha bundan neler çıkarmalıyım..çok şey..hani zamansız,çabasız kozasından çıkan tırtılın asla kelebek olamadığı vs türde bir sürü anlatılagelen öykülerde vardır..

birilerine yardım etmeliyiz amenna...ama bu yardımı istemeliler...istemeyenin hayatına müdahale boyutuna gelebiliyor bazı yapılanlar...ve bir işe yaramıyor..teşekkür beklerken; -yapmasaydın- diyor sana adam...senden isteyen mi oldu diyor...e her ne kadar nönkörce bir karşılık da olsa haklılar...

zorda olanı izleyeceksin..eğer cidden kendi başına düzelemeyecek durumda ise koşacaksın..destek olacaksın..onun dışında kendi kendine kalkmasını öğrenmesi gerekiyor...bu onu güçlendirir...bir tür, balık vermekten çok balık tutmayı öğretmek gibi..

tabi ki bazı rahata alışık tiplerimiz boldur...alışıktırlar hazıra konmaya..mağduru oynamaya..onlara koşup yardım etmenin şükran duygusunu da duymazsınız..karşılığını zaten göremezsiniz..hatta bir kez yardım etmez iseniz boş bulunup tüm yaptıklarınız boşa gider ve acımasız biri olup çıkarsınız...

son söz nedir; yardıma ihtiyacı olanların bunu istemelerine fırsat vermeyi öğrenmek..

umarım...