buraya "manalı" bir yazı yazayım dedim, vazgeçtim. manasız yazayım dedim, mana bulamadım. manimiz var galiba mazimiz gibi, ne bileyim.
satırlarıma son verirken, hepimize mutluluklar dilerim.
21 Mayıs 2009 Perşembe
Gönderen Brigitte zaman: 22:35 1 "yorum yapmam icabetti" diyen.
Etiketler: Brigitte
yavaş yavaş...
Yapraklar birer birer düşüyor sonbaharda..ağaçlar birden bire çıplak kalmıyor...renkler birden bire yeşilden sarıya dönmüyor..usulca dönüşüyorlar...ağır çekim..seni katıyor rengine..gözlerin alışıyor..renk ne zaman yeşildi ne zaman sarı oldu anlamıyorsun..bu bir sır..hava yavaş yavaş kararıyor..güneşin batışı yavaş yavaş..önce bulutlar ağır ağır ilerliyor önüne..sonra tekrar açılıyorlar..sonra az biraz daha kapatıyorlar..hava biraz alacalanıyor..alacakaranlık basıyor..gözlerin alışıyor…elinde kitap cam kenarında oturmuş okuyordun iyi güzelde hava ne vakit karardı..gözlerin alacaya alışık..hala görebiliyorsun..ne zaman akşam olmuş..herşey yavaş yavaş…ağır ağır..alıştıra alıştıra…gemi birden yokolmuyor ufukta…dünya yavaş yavaş dönüyor…dehr adı verilen bir gazla zehirleniyoruz sanki...doğum günlerinden çok doğan kişinin önemi olmuştur benim için…bir yaş daha yaşlanmanın..yaşlandım bir yaş daha..illa bir muhasebe yaparsın, usüldendir, ne yaptım..nerdeyim..nasıl gidiyor bu yolculuk..nasıl bir yolcuyum..insan hep düz yaşlarda kararlar alır ne hikmetse..yirmimi doldurursam şunu yapacam..yada kendime 30’uma kadar şunu yapma şansı veriyorum,yoksa yok artık..yani kalkıp otuzdokuzuma girince şunu yapacam vs denmez pek..Dileğim kendimi onarabilmek..
Gönderen Audrey zaman: 12:42 0 "yorum yapmam icabetti" diyen.
Etiketler: audrey
Acının Emzirdiği Şair...
Fürûğ Ferruhzâd’da derin acıların içerisinden gelerek kendi şiir patikasını oluşturmuş bir şair. Şiir onun için hep bir avuntu ve kaçış için mazeret olmuş. Babası bile şiirin onu ailesinden uzaklaştırdığını söylüyor. Sonraları biraz inziva, biraz huzur için yaptığı evlilikten olan evladını görememenin verdiği yakıcı acıyla tekrar şiirin merhametli kollarına bırakıyor kendini.
Artık göremediği evladı Kâmyâr’ın yerine Hüseyin diye bir çocuğu evlatlık olarak alıyor ama yine de oğlunun acısı damarlarını yakıp kavuruyor. Yıllar sonra biz de onun mısralarının arasına gömüldüğümüzde aynı acıyla karşılaşıp hüzünleniyoruz…
Keşke güz olsaydım
keşke güz olsaydım
keşke sessiz
hüzünlü
güz olsaydım
arzularımın yaprakları bir bir sararsa
güneşi gözlerimin
soğusaydı *
Gönderen moroccom zaman: 11:59 1 "yorum yapmam icabetti" diyen.
Etiketler: Clint
20 Mayıs 2009 Çarşamba
The Black Balloon (seyre değer)
Gönderen Marilyn zaman: 11:34 2 "yorum yapmam icabetti" diyen.
14 Mayıs 2009 Perşembe
karınca
Gönderen Audrey zaman: 11:06 0 "yorum yapmam icabetti" diyen.
Etiketler: audrey
7 Mayıs 2009 Perşembe
Orantısız güç her yerde..
Platon –ne derece doğru bilemiyorum ama- çocukken civciv beslermiş. Onları çimlere gezdirmeye çıkarırmış. Ancak bir karga musallat olmuş bunlara. Her gün bir tanesini alıp götürüyormuş. Sonunda Platon bir plan yapmış. Karganın yemlenmeye çıktığı bir sırada ağaca tırmanıp,yuvasındaki karga yumurtalarını almış,pişirmiş ve sonra tekrar yuvasına geri koymuş. Artık ne kadar bekledi karga yumurtadan yavru çıkmasını bilinmez. Burda karga mı insanoğlu mu daha kindar bilmiyorum. Orantısız güç buna mı deniyor. Bir hayvanla mı bir tutacağız kendimizi yoksa zaman zaman onlardan daha mı aşağılarda olacağız. Silahlar çıktı mertlik bozuldu işte. Önceden en azından adam gibi karşı karşıya geçilip dövüşülürdü. Kısasa kısasın bir anlamı vardı. Şimdi eline silah geçiren bir kin sahibi,yahut insanlıktan aşağılara kaymış bir insanoğlu onlarca kişiyi bir kaç saniyede öldürebiliyor. Evrim teorisine inanasım geliyor. Kimileri hala insan olamamış. Orantısız güç her zaman her yerde var. Bazen bir devlet bir devlete karşı. Bazen bir adam bir kadına , bir kadın bir çocuğa. Bazen savunmasız hayvanlara. Bazen zekası iyi olan biri biraz aptala karşı. Ha bazen aptal zekalıyı faka bastırıyor oda ayrı bir mevzu. Bazı yüksek mevkideki ,masası zengin biri altındaki elemanı ezip geçiyor. Orantısız gücün oranı yok yani. Sahası ise oldukça geniş.
Gönderen Audrey zaman: 14:34 2 "yorum yapmam icabetti" diyen.
Etiketler: audrey
6 Mayıs 2009 Çarşamba
işyerinde doğum günü
Sabah kalktığım gibi bugün başlamak için beklettiğim Elif Şafağın kitabı AŞK'ı attığım gibi çantama ve Ahmet Kaya'dan doğum günüm kutlu olsun mutlu olayım senelerce şarkısını bülbül sesimle söyleye söyleye baktım kuş yaptırıpta bırakan olmuşmu diye pencereme.yoktu : )
08.20 iş başlangıcı
08.30 çay ve doğumgünü tebrikleri kabulu
08.45 canısı Brigitte’ın iç ısıtan telefonu. Doğum günü sohbetimiz. Pastadan çıkan kız esprimiz
10.00 Beş tane kırmızı gülden oluşan bir çiçek.
.
.
11.30 artık dost olmadığını düşündüğüm bir dosttan yazılı masama bırakılmış doğum günü notu. Üzerine ortancadan koparılmış bir çiçek bırakılmış. Severim ortancaları. Bağdaştırmam inş bu kutlama ile ortancaları.
Facebook güzel işliyor bu konularda insanın doğum gününü arkadaşlarının gözünün içine sokuyor :) Hatırlatıyor. İlla arkadaşını kutla tebrik et diye :)
14.00 gerçek bir dost, gerçek bir nefes telefonu bir kez daha.
14.30 yaklaşık on yıllık lens kullanma hayatımda ilk defa lensim yırtıldı. Şu an tek gözümle yazıyorum : )
Audrey nisan yağmuru biriktirdiğin için sağol :)
Gönderen Marilyn zaman: 15:52 5 "yorum yapmam icabetti" diyen.
Etiketler: marilyn
BİZİ TERK ETME MEVLANA
Gönderen Yul zaman: 15:43 2 "yorum yapmam icabetti" diyen.
Seni Gördüm Şad Oldum..
Gönderen Audrey zaman: 13:16 2 "yorum yapmam icabetti" diyen.
Etiketler: audrey
Adrian Simionescu-Karpatların Yanık Sesi
Gadjo Dilo ile ilgili bir şeyler yazmışken o mezarın başında akerdeon çalıp içli parçayı söyleyen kısa boylu adamı anlatmamak olmaz.
İsmi Adrian Simionescu. Romanya'nın belki de en tanınmış sanatçılarının başında geliyor. Romanya'nın Tarkan'ı desek yeridir.
Söylediği şarkılar her ne kadar hareketli olsa da yine de bir acı ve yaşanmışlığın izini bırakmıyor değil.
Gatlif'in keşfi olan bu müzisyen daha sonraları da 2002 tarihli kendi ülkesinin yapımı bir filmde de oynamıştır. Kendi orkestrası ile güzel eserler icra eden bu küçük adamı unutmak imkansız...
CLİNT
Gönderen moroccom zaman: 12:18 2 "yorum yapmam icabetti" diyen.
Etiketler: Clint
5 Mayıs 2009 Salı
Bir fısıltım var duyar mısınız?
İsterdim soluğum karışırken havaya
Kuşların kanadı değsin kirpiklerime
Tomurcuklansın güller avucumu açınca
Koklayıp koklayıp elimde tutayım
Bulutu delip yukarı süzüleyim
Berrak derelerin taşlarına basayım
Buz gibi sulara eğilip ellerimi sokayım
Ağaçlar uçursun yapraklarını benden yana
Yapraklar yüzüp ayaklarıma dolansın
Ürperen içimi alıp kıyıya döneyim
Güneşte ısınmış kayaya tüneyeyim
Sırtüstü uzanıp kendimi dinleyeyim
Gönderen Audrey zaman: 15:13 0 "yorum yapmam icabetti" diyen.
Etiketler: audrey
Sarın bizi surlar..
İşin başka yönü olan içimizdeki surlara değinebiliriz... Burçlarına dikeriz askerlerimizi ki girmesin kimsecikler… Bazıları gedikler açar... İzin mi veririz yoksa onlar mı başarır tam bilinmez ama kapanmaz bu gedikler kolay... Giren memnun etmiş ve olmuş ise kalır yoksa burçlardan atıveririz, olmazsa kendileri çeker gider aynı gedikten. İnsanlık ve insani tarihimizin olmazsa olmazlarıdır surlar.
Gönderen Audrey zaman: 11:38 4 "yorum yapmam icabetti" diyen.
Etiketler: audrey
2 Mayıs 2009 Cumartesi
lale devri
Ağaçlarım olacak, meyve veren, vermeyen cinsten. Dalına çocukluğumdaki salıncaklardan kuracağım, şimdilerde parklarda plastikten tahtadan olanlardan değil.
Gönderen Marilyn zaman: 13:09 3 "yorum yapmam icabetti" diyen.
Etiketler: marilyn