21 Mayıs 2009 Perşembe

yavaş yavaş...


Günler haftalar yıllar geçiyor yavaş yavaş...birden saçlarına beyaz düşmüyor insanın..gün be gün ay be ayı alıyor..o yüzden anlamıyor insan ..birden çizgileri çoğalmıyor insanın..zaman alıyor…o yüzden kanıksıyor insan ..alışıyor..yüzü değişmedi sanıyor..hiç bir şey değişmedi..insanın yaşadığı bir aldatmaca bu..doğduğundan beri böyle..yavaş yavaş büyüyor çocuk..yanı başında iken anlamıyorsun ne kadar büyüyüp değiştiğini..herşey yavaş yavaş oluyor..bir evden diğerine taşınıyorsun..bir hayattan diğerine taşınıyorsun..oraya alışıyorsun..sanki hep orada idin..kanıksıyor insan..yaşlanıyorsun fark etmiyorsun..ta ki seni birkaç yıl görmeyen biri görünce ,”Aa ne kadar değişmişsin!” diyor..ve sende ona bunu diyorsun çünkü O’ da değişmiş..ama içinde olunca O’da sende bunu fark etmiyorsun..okuduğun okulların önünden geçiyorsun yıllar sonra ; ben buralarda hiç bulundum mu acaba diyorsun…bazen kurulan hayaller ile hatıralar karışır böyle…yaşanmışlıkla yaşanamamışlıklar…herşey yavaş yavaş gelişiyor...uyuşmak bile..ayağının üzerinde oturunca hiçbişey anlamıyorsun...öylece kalakalıyorsun..ama kalkmaya yeltenince ne kadar oturduğunu hatırlatıyor karıncalanmalar..kalkamıyorsun..uyuşmuş ayakların…büyü gibi ..sır gibi..duman gibi..hayatın gailesi deniyor..gaileler uyuşturuyor..bağlıyor..içine alıyor..katıp sürüklüyor..herşey yavaş yavaş..öyle birden değil..bir gecede bembeyaz olmuyor saçlar..yoksa “A saçlarım beyazlamış”, dersin..öyle uyuşa uyuşa..sarhoşluk mu adı herneyse..neye benziyorsa..hiç içmediğin kahveye alışıyorsun misal..sanki hep içiyor idin yıllardır..yaz oluyor..güneşe,sıcağa alışıyorsun..kanıksıyorsun her şeyi..herşey yavaş yavaş oluyor ki fark etme farkı..sırlı bir gidişat bu..ben farklıyım diyorsun...ben fark ederim diyorsun,ipin ucunu sıkı tutuyorsun öyle ki ellerin acıyor ama bir bakıyorsun ki ipin ucunda pek bir şey kalmamış…kazandığın her günde kaybettiğin bir gün var…kaçınılmazlar..kaçınılmayanlar.. Herkesin hatalarını yapıyorsun... Herkesin düştüğü uykuya düşüyorsun…Hz.Ali demiş ki ; “Dünya halkı uyuyarak yolculuk eden kervan ehline benzer” uyuyarak…uyutularak..uyuşarak..uyuşturularak yolculuklarımız devam ediyor..
Yapraklar birer birer düşüyor sonbaharda..ağaçlar birden bire çıplak kalmıyor...renkler birden bire yeşilden sarıya dönmüyor..usulca dönüşüyorlar...ağır çekim..seni katıyor rengine..gözlerin alışıyor..renk ne zaman yeşildi ne zaman sarı oldu anlamıyorsun..bu bir sır..hava yavaş yavaş kararıyor..güneşin batışı yavaş yavaş..önce bulutlar ağır ağır ilerliyor önüne..sonra tekrar açılıyorlar..sonra az biraz daha kapatıyorlar..hava biraz alacalanıyor..alacakaranlık basıyor..gözlerin alışıyor…elinde kitap cam kenarında oturmuş okuyordun iyi güzelde hava ne vakit karardı..gözlerin alacaya alışık..hala görebiliyorsun..ne zaman akşam olmuş..herşey yavaş yavaş…ağır ağır..alıştıra alıştıra…gemi birden yokolmuyor ufukta…dünya yavaş yavaş dönüyor…dehr adı verilen bir gazla zehirleniyoruz sanki...doğum günlerinden çok doğan kişinin önemi olmuştur benim için…bir yaş daha yaşlanmanın..yaşlandım bir yaş daha..illa bir muhasebe yaparsın, usüldendir, ne yaptım..nerdeyim..nasıl gidiyor bu yolculuk..nasıl bir yolcuyum..insan hep düz yaşlarda kararlar alır ne hikmetse..yirmimi doldurursam şunu yapacam..yada kendime 30’uma kadar şunu yapma şansı veriyorum,yoksa yok artık..yani kalkıp otuzdokuzuma girince şunu yapacam vs denmez pek..Dileğim kendimi onarabilmek..

0 "yorum yapmam icabetti" diyen.: