6 Mayıs 2009 Çarşamba

BİZİ TERK ETME MEVLANA




Siz müslümanlar hazine üstünde oturan dilencilersiniz demiş müşteşrik. Eksik demiş..

Biz müslümanlar sahip olduğumuz hazineleri çoktan hurda fiyatına satmışız ve şimdi hazine fiyatı ödeyip geri alıyoruz. Nedense pek düşkünüz mazide bıraktığımız dedelerimizin fikirlerinin batılılar tarafından keşfedilip bize anlatılmasına satılmasına. Simyacı vb kitapları servet ödeyip okuyoruz. Oysa bin yıllardır aşina olduğumuz "sözler" bunlar.

Pico İyer'in "terk etme beni" isimli kitabını okuyorum şimdilerde. Kızılderili asıllı İngiliz kendince anlatmış Mevlana C. Rumi'yi.

Gerci kızılderililer bol mistik biraz sufidirler aslında -internetten biliriz bilgelik dolu sözlerini-Özellikle şamanist gelenekten gelen kendini aşma doğayla özdeşleşme halleri dolayısıyla en vahşileri bile mistiktir. Lakin yazarımız Londralı yani pragmatik İngiliz eğitiminin bir ürünü. Faydacılıkla sakıt. Ne kadar anlayabilir Mevlanayı.

Nitekim kitabın öyküsü ve örgüsü pek fena olmasa da Rumi den pek bir şey yok içinde bir kaç yaldız dışında. Daha çok inziva vurgusu var sanki. O ateşin AŞK tan hiç eser yok nerdeyse.

Yazar bir yolculuk sırasında-ki kendide bir seyyah- kahramanlarına oynattığı bir oyunun meteduyla yazmış kitabı sanki. Rumiden bir kelime alıp zihninde oluşturduğu çağrışımları romana çevirmiş sanki. Hoca'nın leyleği ne kadar kuş dönmüşse Iyer'de o kadar anlatmış Mevlanayı.

Iyere Mevlanayı tanıttığı için teşekkür etmeli miyiz yoksa onu tüketim malzemesine çevirdiği için kızmalımıyız. Bu konuda kararımı final sahnesinde vereceğim sanırım. Eğer yazar Mevlananın "aşk nedir" diye soran zata "ben olda anla" demesi türünden vurucu bir final ile bitirmezse kızacağım sanırım.

2 "yorum yapmam icabetti" diyen.:

Brigitte dedi ki...

Onların aklı, aşka en büyük engel. doğunun soyut düşüncesi batıda yok. onlara illa somutlaştıracaksın. e aşk bu, boyutun soyutu... nasıl mümkün olsun? gölgesini bilirler belki, biraz da sezgi ama ancak o kadar. lakin hızlı öğreniyorlar ve kendilerini geliştiriyorlar. doğunun ruhu, yahut güneşi diyelim, batıdan ışıldayacağa benzer.

ve şu lafı söyleyen:
"Siz müslümanlar hazine üstünde oturan dilencilersiniz "

nasıl da haklı. eli öpülesi...

Audrey dedi ki...

"Nedense pek düşkünüz mazide bıraktığımız dedelerimizin fikirlerinin batılılar tarafından keşfedilip bize anlatılmasına satılmasına." aynen katılıyorum tespitine. millet olarak onaylanmak isteriz illaki.iso belgesi almak gibi.tescillenmek.